Adolescence

Seri Başlangıç Tarihi: 13 Mart 2025

Türü: Suç – Drama – Gerilim – Psikolojik – Gizem

___

Sezon Sayısı: 1/1

Bölüm Sayısı: 4

Çıkış Tarihi: 13 Mart 2025 (Netflix)

İzlenme Tarihi: 25 Nisan 2025 – 27 Nisan 2025

Çok gerçekçi bir diziydi. Yer yer çekimlerin hakikate yakınlığı nedeniyle kendimi esere aşırı kaptırmış bile olabilirim. Tek başıma izlemiş olsam sık sık ara verip nefeslenme ihtiyacı duyabilirdim. Ancak kız arkadaşımla izlemiş olmak beni gerçek dünyaya döndürdü ve izlediğim şeyin bir kurgu olduğu konusunda beni tekrar ikna etti.

Bazı kilit meseleler ve merkezde duran kadın cinayeti nedeniyle aklım ister istemez 4 Ekim olayına gidip geldi. Ardından Kadıköy Bit Pazarı cinayeti yaşandı. Bu iki olay da benim üzerimde birbirinden bağımsız olarak da epeyce etki bırakmış durumlardı. Bunlara benzer bir olayı bir de kurgusal boyutta seyretmiş olmak sinirlerimi epeyce zorladı diyebilirim.

Her şeye rağmen her ebeveynin ve yetişkin bireyin izlemesinin gerekli olduğunu düşündüğüm bir yapım olmuş. Bazen sorunlar ellerine borazan alıp meydanlarda bağırmaz. Bazen gece saat 1’de söndürülen bir ışıkta duyuruluyor olabilir. Sessizleşen odalarda, devamı getirilmeyen eski hobilerde yankılanıyor olabilir.

Bunları fark etmek adına daha dikkatli olmanın faydası üzerine düşünebileceğimiz bir dizi. Umarım bir daha hiç kimsenin canı yanmaz. Kimse yavrusunu kaybetmenin acısını tatmaz. Huzur ve barış için bundan öte bir isteğimiz olamaz.

Esere puanım 8/10.

Prens

vahşi kelebek arenada, gladyatör dövüşçü vahşi kelebek prens

Seri Başlangıç Tarihi: 16 Haziran 2023

Türü: Komedi – Tarihi

___

Sezon Sayısı: 1/?

Bölüm Sayısı: 8

Çıkış Tarihi: 16 Haziran 2023

İzlenme Tarihi: 13 Temmuz 2024 – 13 Ocak 2025

Hamlet ve Game of Thrones karışımı bir parodi olarak başlayan hikayemiz ciddi bir hikaye barındırma girişiminde bulunan bir komedi dizisi olarak ilk sezonunu noktaladı.

İlk dört bölüm öyle ya da böyle saray içi entrikaların yarattığı durum komedisi ile ilerlerken, son dört bölüm tarihi göndermeler ile bezenmişti. Tarihsel gerçekçilik aramaksızın 15. yüzyıl Avrupa’sında herhangi bir önemsiz krallığın trajedisine dönen öykü oldukça keyifli bir hal aldı.

Macar Krallığı’nın işgal girişimi, Fransa İmparatorluğu’na yolculuk ve Saksonya Düklüğü’nün hikayeye dahil oluşu diziyi gözümde inanılmaz yüksek bir noktaya çekti. Bir tarihi komedi dizisinden daha ne bekleyebilirim ki.

Favorim tartışmasız bir şekilde Fransa sarayında geçen 6. bölümdü. Son üç bölüm yokuş aşağı inen bir roller-coaster gibi olduğu için paket halinde 7-8’i beğendiğimi söyleyebilirim. Ayrıca gladyatör dövüşünün olduğu 3. bölüm de en keyifli kısımlardandı.

Sezona puanım 8.5/10.

Succession

Seri Başlangıç Tarihi: 3 Haziran 2018

Türü: Komedi – Drama

___

Sezon Sayısı: 1/4

Bölüm Sayısı: 10

Çıkış Tarihi: 3 Haziran 2018 – 5 Ağustos 2018

İzlenme Tarihi: 13 Temmuz 2024 – 12 Ağustos 2024

Succession hakkında yaklaşık iki senedir epey bir şeyler okuyup duruyorum. Ancak izlemeye ancak geçen ay başlayabildim. Serinin final verdiğini düşünüyorum.

Vermemişse de öğrenme niyetiyle pek bir şeyler araştırmak istemedim. Spoiler yeme riskine giremem. Zaten kırk yılın başı bir dizi izliyorum. Onu da takip ederken ağzımın tadı kaçsın istemiyorum.

Her neyse ilk sezonun yarısını dışarıda, bir kafe veya mekanda izleyerek tamamlamış oldum. Diziyi izlerken yanımda eşlik eden ile konuşup yer yer dikkatim dağılmış olsa da benim için yapımın izlenebilirliğini yukarı çeken bir detay oldu kendisi.

Bu sezonun en iyi bölümleri bence Kendall’ın darbe girişimi yaptığı 6. bölüm ile Kendall’ın ileride başına nasıl bir çorap öreceğini merak etmemi engelleyemediğim 10. bölüm idi.

Sezona puanım 7.5/10.

Normal People

Seri Başlangıç Tarihi: 29 Nisan 2020

Türü: Drama – Romantik

___

Sezon Sayısı: 1/1

Bölüm Sayısı: 12

Çıkış Tarihi: 29 Nisan 2020

İzlenme Tarihi: 3 Şubat 2023 – 19 Mart 2024

Hemen hemen üç buçuk senedir aynı iş yerinde çalışıyorum. Ve burası benim kendimi ikinci evim gibi gördüğüm bir yerdi. Birlikte işe girdiğim, günlerce mesai yaptığım arkadaşlarımın da birer birer ayrılışını gördükçe bu şirkete olan duygusal bağımı da yitirmeye başladım. Bu geçen seneler içerisinde sadece iş arkadaşı olmanın ötesine geçen çok kıymetli dostluklar kurdum. Değer verdiğim ve hayatımın hiçbir döneminde kaybetmek istemediğim insanlar tanıdım.

Normal People’ı da o arkadaşlarımdan biri önermişti. Dizi izleme konusunda hep sorun yaşayan biri olduğum için eseri sevmiş olmama rağmen bir türlü izlemeye devam edememiştim. Bunu kendisine söylediğim zaman bana epey sitem etmişti. Ancak her şeyin bir zamanı olduğuna inanan biriyimdir. O gün izlesem belki bu dizi bende derin bir yara bırakırdı. Fakat bugün içim daha ferah bir şekilde olayları takip edebildim. Bu sebeple sanat eserlerini tecrübe ederken işi aceleye getirmemek gerektiğini düşünüyorum.

Acele etmemek gerekiyor elbette ama benim ki, mini bir diziye de tam ortasında bir sene kadar ara vermeyin. İlk altı bölüm ve son altı bölümü izlemem arasında gerçekten bir senenin geçmiş olması beni çok üzüyor. Ancak dizinin genel gidişatını beğenmemden kaynaklı olarak bu yanlış tavrımı, orijinal eseri yani uyarlandığı romanı okuyarak telafi etmeyi planlıyorum.

Dizideki iki başrol oyunculuğunu da çok beğendim. Paul Mescal ve Daisy Edgar-Jones ikilisinin yeteneklerini iki ayrı yapımda (Aftersun ve Fresh) görmüştüm. Ancak bu dizide farklı bir kimyaları var. Birbirine bu kadar uyan kurgusal çiftleri çok az gördüm. Gerçek hayatta da sevgili olsalar asla şaşırmayacağım insanlardı.

Hikayeye dair sinir olduğum iki mesele var ki bunların cevabını uzun süren izleme maceram nedeniyle de kaçırmış olabilirim. Ancak yine de tarihe bir not olarak düşmek istiyorum. Birincisi Marianne’ye ailesinin bu korkunç tavrının nedenini gerçekten zerre anlamadım. Aile evinde geçirdiği her dakikada benim ruhum daraldı. O anne ve abi karakterinin başına kötü şeyler gelmesini çok istedim. İkincisi de Connell’ın aşırı sinir bozucu bir çocuk olduğunu düşünüyor olmam. İletişim özürlüsü olmak için sınırları bu kadar da zorlamamalı bir insan. Connell için yazar olmak, insanlarla sesli iletişim kuramadığı için seçmiş olduğu bir iletişim yolu gibi gösterilmese de kolayca buna yorulabilir. Benim gibi çocukluk hayali ve yaşam gayesi yazar olmak olan biri için bu yoruma açık kapı bırakılmış olması epey can sıkıcı.

Esere puanım 8/10. İtalya’ya gittikleri sekizinci bölüm ve cenazenin geçtiği onuncu bölüm benim için çok özeldi. Kitabını da en kısa zamanda edinmeyi planlıyorum.

One Day

Seri Başlangıç Tarihi: 8 Şubat 2024

Türü: Komedi – Drama – Romantik

___

Sezon Sayısı: 1/1

Bölüm Sayısı: 14

Çıkış Tarihi: 8 Şubat 2024

İzlenme Tarihi: 12 Şubat 2024 – 19 Şubat 2024

Aslında pek dizi izleyen bir insan değilim. Bunu blogta paylaştığım eserlerden de anlayabilirsiniz. En son True Detective dizisini bitirmişim ki o da neredeyse bir sene önce gerçekleşmiş. Kısacası dizi insanı olduğum söylenemez.

Ancak bazen bazı hikayeler dizi halinde tecrübe edildiği zaman daha derin izler bırakıyor. Anne Hathaway’in oynadığı film versiyonunu izlememiş olsam da 2024 yapımı One Day dizisi benim çok hoşuma giden bir yapım oldu.

Hikayenin başından sonuna yaklaşık 15 sene geçiyor olmasına rağmen aktör ve aktristimizin gram yaşlanmıyor oluşu beni bir tık rahatsız etti. Oyuncu seçimleri konusunda hiçbir şikayetim yok. Özellikle Emma’yı oynayan hanımefendinin ses tonuna bayıldım. Dexter da tam bir şımarık zengin evladı gibi dolanıyordu. Beni sinir edecek düzeyde iyi bir dizi oyunculuğu sergilemiş.

Hikayenin benim açımdan en vurucu olan kısımları annesinin hastalığının ağırlığını gördüğümüz beşinci bölüm, Tilly’nin düğününde bir araya geldikleri onuncu bölüm ve hikayenin en kırılgan anının yaşandığı on üçüncü bölüm diyebilirim.

Diziye puanım 8/10. İlk bölümü izlerken, bu kadar sevebileceğime ihtimal vermiyordum. İyi ki izlemişim.

True Detective

Seri Başlangıç Tarihi: 12 Ocak 2014

Türü: Suç – Drama – Gizem

___

Sezon Sayısı: 1/?

Bölüm Sayısı: 8

Çıkış Tarihi: 12 Ocak 2014 – 9 Mart 2014

İzlenme Tarihi: 10 Ocak 2023 – 17 Ocak 2023

Uzun yıllar boyunca Amerikan korku edebiyatının Poe ile başlayıp, Lovecraft ile genel hatlarını aldığı düşüncesine sahiptim. Yaklaşık 3 yıl önce, bir arkadaşımla yaptığım sohbet sırasında The King in Yellow isimli bir eserden bahsetmişti. Kendisi de okumamış olmasına rağmen bu eserin Poe ile Lovecraft isimlerinin ağırlığı altında ezildiğini ve arada kalmış bir korku öykü derlemesi olduğunu anlatmıştı. Kıyıda köşede kalmış, niche eserleri sahiplenmek gibi bir huyum olduğu için bu kitap ilgimi çekmişti.

Orijinal eseri okumamış olsam da ondan esinlenen bir yapımı izlemeyi uzun zamandır planlıyordum. Bu yapım da True Detective ilk sezonundan başka bir şey değildi. The King in Yellow öykülerini birebir uyarlamalarını beklemiyordum elbette. Yine de Cthulhu temalı eserlerde olduğu gibi dizide de Robert W. Chambers’ın yaratmış olduğu korku unsurunun nasıl işlendiğini merak ediyordum.

Blogtaki yazılarımın miktarından da anlayacağınız üzere pek dizi takip eden biri değilim. Benim bir diziye başlamam kolay olsa da genelde ikinci veya üçüncü bölümde bırakırım. Prodüksiyon kalitesinin düşüklüğü, inandırıcılıktan uzak kötü oyunculuklar ve hiçbir zaman sinemanın tutarlılığını veremeyen kurguları bahane gösterip ortamı terk ederim. Bir dizinin sonunu getirebilmem için bu saydıklarımın hepsine sahip olan bir iş ile karşılaşmam gerekiyor. True Detective de tam olarak onlardan biriydi.

Rust Cohle tam anlamıyla gerçek bir sinema karakteridir. Bir dizide başrol olması her ne kadar canımı sıksa da kalitesinden hiçbir şey götürmüyor. Matthew McConaughey zaten sevdiğim bir oyuncuydu, canlandırdığı bu karakter ile birlikte gözümde çok daha yüksek bir noktaya ulaştı.

Dizinin genel atmosferini çok beğendim. Cinayet davasının üstünü örten o gizem perdesi her sahnede buram buram hissediliyor. Sinematografik olarak bu kadar güçlü olmasa belki beni yakalayamayabilirdi. İlk bölümden son bölüme değin işçilik çizgisini bir tık dahi aşağı düşürmeden gerçek bir sinema filmi kalitesinde eser ortaya çıkarılmış. Işık yönetimi, kadraj düzenlemesi, mekan tasarımları ve elbette tekinsizlik hissini en iyi şekilde veren müzik tercihleriyle harika bir dizi meydana getirilmiş.

Sezona puanım 9/10. Diğer sezonları izlemek konusunda biraz kararsızım. Uygun ruh haline girebilirsem belki bir gün izlerim.

Gibi

Seri Başlangıç Tarihi: 1 Ocak 2021

Türü: Komedi

___

Sezon Sayısı: 1/6

Bölüm Sayısı: 12

Çıkış Tarihi: 1 Ocak 2021 – 26 Mart 2021

İzlenme Tarihi: 18 Nisan 2022 – 11 Haziran 2022

Türkiye kültürü içerisinde son bir seneye damga vurmuş bir medya ürünü seçmem istenmiş olsa gözüm kapalı bir şekilde Gibi’yi gösterirdim. İlk sezonu çıktı ve kokoreç bölümü öyle ya da böyle bir sürü insanın önüne düştü. Ben de o şans eseri karşılaşıp Feyyaz’ı görüp izlemeye başlayanlardan biriydim. Ancak dizi izleyememe hastalığım nedeniyle bölümün tamamını dahi izlemeden öylece bıraktım.

İzlemeye başlamam ise arkadaşlarım tarafından şiddetli tavsiye edilmesine ek olarak çeşitli sosyal mecralarda denk geldiğim kesitler sayesinde gerçekleşti. Herhalde beni izlemeye ikna eden en kritik nokta ikinci sezonun finalindeki Roma bölümü idi. O konsepti duyar duymaz izlemem gerektiğine karar verdim.

Feyyaz Yiğit’in espri anlayışına bayılıyorum. Ölümlü Dünya ile tanıştım kendisiyle. Ancak mizah tarzına çok kolay bir şekilde kapılıp gittim. Dizinin senaristliğini de üstlendiği için bu yapımda eğlenmeme gibi bir lüksümün olmayacağını biliyordum. Nihayetinde az önce ilk sezonu bitirebildim ve gönül rahatlığı ile söylemeliyim ki ben hemen hemen her bölümde keyif aldım.

Favori bölümlerim Badanacı, Erasmusla Gelen Yamyam, İkinci Yol ve Kokariç idi. Bunu sıralı halde yazmadım aklıma geldiği şekilde başına ve sonuna ekleyerek düzenledim.

Bu sezona puanım 7.5/10. Umarım ikinci sezonun ortalama eğlence düzeyi ilk sezonun üzerine çıkabilmiştir.

___

Sezon Sayısı: 2/6

Bölüm Sayısı: 10

Çıkış Tarihi: 31 Aralık 2021 – 4 Mart 2022

İzlenme Tarihi: 18 Haziran 2022 – 9 Temmuz 2022

Dizinin ikinci sezon sonrasında popüleritesi hızla yükselişe geçtiği için benim sezona karşı beklentim aşırı yükselmişti. İlk sezonu da beğenmiş olmama rağmen bazı bölümler beni epey baymıştı. Bu sezonda beni sıkan bölümlerden ziyade beni aşırı geren hikayeler oldu.

Çaça ve Cosplay ile Vita Brevis benim için sezondaki en iyi öykülerdi. Onları takip eden klasmanda da Vücutçu Yalvaç, Sokak Röportajı ve Gelin Başı bölümleri bulunuyor. Kuki bölümünü izlerken aşırı gerilmiş ve rahatsız olmuş olsam da CD-USB takası sahnesi ile belki de sezonun en çok güldüğüm sahnesine sahip olduğunu da belirtmem gerekiyor.

Bu sevdiğim bölümlerin yanında bir de pek eğlenmediklerim oldu. Bej, İki İçi Dışı Bir Kişi, Resimdeki Ünlü ve Eşref Hidayet Gürdal Kültür Merkezi de bu klasmana giriyorlar. Öykünün mizah düzeyinde bir düşüklük olmasından ziyade olayların gelişim sürecini takip ederken biraz sıkıldığım için bölümün genelini de pek sevemedim. Ancak bu kötü oldukları için değil benim esere çok yüksek bir beklenti ile girmiş olmamdan kaynaklanıyordu.

Sezona puanım 8/10. Umarım üçüncü sezon için fazla beklemek zorunda kalmam. Yeni bölümleri de izlemek için sabırsızlanıyorum.

___

Sezon Sayısı: 3/6

Bölüm Sayısı: 10

Çıkış Tarihi: 21 Ekim 2022 – 23 Aralık 2022

İzlenme Tarihi: 17 Eylül 2023 – 22 Ekim 2023

Üçüncü sezonun ilk bölümü olan Sarışın ve Kotlu’yu 19 Ocak 2023’te izlemeye başlamıştım. Hasanpaşa’da oturan arkadaşım o akşam oynanan Fenerbahçe – Çaykur Rizespor kupa maçını evinde izlemeyi teklif etmişti. Ben de iş çıkışı bu davete icabet ettim. Tabii o gün işyerinde yaşanan birtakım gerginlikler benim ziyaretim sırasında da peşimi bırakmadı. Davetin ilk saatinde biraz keyifsiz olsam da yemek ve ardından maçın temposu ile keyfim yerine gelmişti.

Maç sonrası da oturup çayımızı içerken bir taraftan Gibi izlemeye başlamıştık. Tabii sonra bölümü bitirmeden evden ayrıldım. Böylece o bölüm sekiz ay boyunca benim zihnimde yarım kaldı. Eylül ayında tekrar izlemeye başladığımda da bölümü en baştan izlemek yerine kaldığım yerden devam etmeyi tercih ettim.

Bu sezon keyif aldığım bölüm sayısı ikinci sezona kıyasla daha az sanırım. Büfe, Sınıfsal Veda, Teşekkürler ve Birinci Kabak bölümlerde epey eğlendim. Ancak benim için sezonun en keyifli kısmı dokuzuncu bölüm olan Bilanço idi. Her karakterin geçmişinden bir şeyler öğrenmekle birlikte hepsinin maskesini bir süreliğine düşüren komik bir hikayeydi.

Sezona puanım 8/10. Dördüncü sezonu da bundan bir sene sonra falan izlerim diye düşünüyorum.

___

Sezon Sayısı: 4/6

Bölüm Sayısı: 10

Çıkış Tarihi: 31 Ekim 2023 – 2 Haziran 2023

İzlenme Tarihi: 28 Ekim 2024 – 3 Ocak 2025

Haftasonu kahvaltılarımızda bize eşlik ederek başlayan 4. sezon finale değin bu özelliğini koruyarak devam etti. Son bölüm için kendimi özel hazırladım.

Her Gibi sezonunun finalinde olduğu şekilde bu da bir periyod parodisi olarak hazırlanmış. Sümer Krallığı’nın bir uç köyünde geçen M.Ö. 2998-2997 Eğitim Öğretim Yılı oldukça keyifli geçti.

Sezonun en akılda kalıcı bölümleri Bin, Dönen Tekme ve Defter idi. Favorim ise İç Mimari ve Dirty Talk isimli bölümdü. Finaldeki duş sahnesi aklımı uçurdu. Dakikalarca kahkaha atıp durdum.

Sezona puanım 8/10. Beşinci sezonun D&D bölümünü izlemeyi iple çekiyorum.

___

Sezon Sayısı: 5/6

Bölüm Sayısı: 13

Çıkış Tarihi: 8 Mart 2024 – 31 Mayıs 2024

İzlenme Tarihi: 18 Ocak 2025 – 4 Nisan 2025

Bu sezonu inanılmaz keyifle izledim. Çoğu bölümü yalnız izlememiş olmanın verdiği pozitif etki ile de birlikte beşinci sezonun bende bıraktığı izlenim epey olumlu.

Sezonun en iyi bölümü bence Demir Kalenin Kuzgunları: Ölüm Büyücüsü’nün Mirası. Ancak o özel bölüm niteliğinde sayıldığı için diğer normal bölümler arasından seçim yapmam gerekirse şöyle sayabilirim.

Şako Bosphorus, Yokluk, Şadan ve Geleceğin Habercisi Genç Yetişkinler idi. En iyi bölüm sonu Şadan idi. Şako Bosphorus’un maaş muhabbetine her defasında kahkaha atıyorum. GHGY baştan sona saçmalık dolu bir bölümdü. Yokluk ise hem kurgunun arkaplanı hem de karakter değişimleri için kritik bir basamaktı.

Sezona puanım 9/10. Şu ana kadarki en iyi sezon olmuş.

___

Sezon Sayısı: 6/6

Bölüm Sayısı: 13

Çıkış Tarihi: 14 Mart 2025 – 6 Haziran 2025

İzlenme Tarihi: 28 Mart 2025 – 6 Haziran 2025

Gibi’nin final sezonuna girdiğini ne yazık ki sondan 3 bölüm önce haber aldık. İster istemez bir hüzün sardı ruhumu. Her Gibi bölümünü izlemek kız arkadaşımla bir geleneğimiz haline gelmişti. Şimdi bunun yokluğunu başka bir komedi dizisi ile doldurmamız gerekecek.

Sezon boyunca çok beğendiğim ve eğlendiğim bölümler oldu. Hatta beğenme oranımın yüksek olduğu bir sezon diyebilirim.

Beğendiğim bölümler Metin, Nomen est Omen, Çağrı’yla Yapılan 17 Konuşma, Jumbo ve Başkaları idi.

Yapılanlar isimli konsept bölümleri ise benim pek barışamadığım mafya temasına sahipti. O da üstü kapalı bir veda halinde olmuş. İçeriği itibariyle beğendiğim bir final oldu diyebilirim.

Sezona puanım 9/10. Dilerim bu ekibi başka projelerde de izlemeye devam edebiliriz.

Ted Lasso

Seri Başlangıç Tarihi: 14 Ağustos 2020

Türü: Komedi – Drama – Spor

___

Sezon Sayısı: 1/?

Bölüm Sayısı: 10

Çıkış Tarihi: 14 Ağustos 2020 – 2 Ekim 2020

İzlenme Tarihi: 23 Ekim 2021 – 29 Ekim 2021

Ted Lasso ile tanışmam çok ani oldu. İzleme kararı vermemse şaşılacak şekilde hızlı gelişti. Kolayca dizi izleyebilen bir insan değilimdir. Bunu blogta paylaştığım yazıların oransal olarak ne kadarının dizi kategorisinde olduğunu inceleyerek dahi fark edebilirsiniz.

İzleme kararı son zamanlarda içimde yükselen Football Manager tutkusu ile yakından ilişkiliydi. Bu oyunun konseptini ve derinliğini hep beğeniyor olsam da hiçbir zaman başarılı bir FM oyuncusu olamadım. CM 2000’den beri düzenli aralıklarla bu oyuna girmeye çabalarım ancak hiçbir zaman istediğim gibi bir form tutturamam. Bu genel performansının aksine çıkan tek örnek geçen sene FM20’de Kastamonuspor’u yönettiğim kariyerdi. O denememi başarılı kılan şey neydi bilmiyorum. Sezonu ikinci ligte 2 ve 3. sırada bitirmiş ve play-offlara kalmıştım. İkinci tur maçında elendiğim için üst lige çıkamamıştım ve sonrasında yabancı kuralı nedeniyle istediğim kadroyu kuramamam da eklenince büyük umutlarla başladığım kariyeri noktalamış bulundum.

Bu oyunu iyi oynayamıyor olsam da menajerlik olayını çok seviyorum. Bu yüzden de Ted Lasso gibi bir dizinin varlığını haber alınca anında izleme isteğine kapıldım.

Diziyi çok beğendim. Fakat izleme zevkimi düşüren birkaç durum vardı. Hannah Waddingham Rebecca karakterini canlandırırken gereksiz mimiklere kaçmıyor olsa dizi çok iyi olabilirdi. Juno Temple da Keeley tiplemesi sebebiyle beni azıcık da olsa irrite ettiğini itiraf etmeliyim. Jamie Tartt karakterini canlandıran Phil Dunster da hal tavır itibariyle onlardan aşağı kalmıyordu. Bu üçünü bir kenara koyduğumuzda ise Jason Sudeikis (Ted), Brett Goldstein (Roy), Brendan Hunt (Koç) ve diğer herkes izlemesi son derece keyifli ve eğleceli karakterlerdi.

İlk sezonun sonundaki o hayal kırıklığının kahramanın yolculuğu açısından oldukça önemli bir karar olduğunu düşünüyorum. O maçı berabere bitirmiş olsalardı belki bu diziden o kadar da memnun ayrılmayacaktım. Şu an ikinci sezonda kendini adamış genç ve hırslı bir AFC Richmond görmek için heyecan duyuyorum. Umarım hayal kırıklığına uğramam.

İlk sezona puanım 8/10.

___

Sezon Sayısı: 2/?

Bölüm Sayısı: 12

Çıkış Tarihi: 23 Temmuz 2021 – 8 Ekim 2021

İzlenme Tarihi: 7 Kasım 2021 – 4 Ocak 2022

Bu sezonun ilkinden daha iyi olacağını hiç beklememiştim. Sezonun ilk bölümünden son bölümüne değin her karakterin kişiliğinde bilmediğimiz bir yönün ipucu açıklandı. Son bölüme vardığımızda öyle bir durum içinde kaldık ki her şey olacağına varmış gibi bir his verdi.

Dizinin en güçlü yanı ne diye sorsalar ne oyunculuk, ne mizahı, ne de öyküsü derim. Bu diziyi güzel kılan en kritik nokta karakterlerin gerçek bir insan gibi resmedilmesi. Hem yan hem de ana karakterlerin her biri bu hikaye boyunca gelişim gösterdi. Kimisi bu yolda mental olarak olgunlaşırken diğeri güce tapan aşağılık kompleksi olan birine dönüştü. Hikayelerin en kıymetli özelliği de bu yolculuğu seyirciye ne kadar geçirebildiğine göre değerlendirilir. Ve Ted Lasso bu konuda gerçekten başarılıydı.

İkinci sezona puanım 8.5/10. Son bölümdeki gelişmelerin üzerine üçüncü sezonu gerçekten merakla bekler hale geldim.

The Last Dance

Seri Başlangıç Tarihi: 19 Nisan 2020

Türü: Belgesel – Tarihi – Biyografik

___

Sezon Sayısı: 1/1

Bölüm Sayısı: 10

Çıkış Tarihi: 19 Nisan 2020 – 18 Mayıs 2020

İzlenme Tarihi: 2 Ekim 2020 – 1 Kasım 2020

Her ne kadar basketbola ilgim ilkokulda başlamış olsa da NBA izlemeye ortaokulda girişmiştim. 2002 Dünya Basketbol Şampiyonası gerçekleşirken TV’de sürekli 12 Dev Adam şarkısı döner dururdu. Eğlenceli, akılda kalıcı ve ilgi çekici reklamlar oldukları için çocuk, genç, yaşlı demeden herkesin ağzına yer ederdi. Ben de çocuk halimle o şarkıya bağlanmıştım. Şampiyona maçlarını izlememiş olsam da reklamlar bende basketbol oynamaya karşı bir istek uyandırmıştı. İnebolu’daki evimiz basketbol sahasından çok uzakta olmasına rağmen büyük-ebeveynlerimden bir basket topu almalarını istemiştim. Topuma kavuşunca da düz yolda sektire sektire koşmak dışında bir şey yapmadım. Sahadaki potalara yetişecek boya ve güce sahip olmadığım için mecbur bu şekilde eğlenmeye çalıştım.

Basketbola olan ilgi yalnızca benden ibaret değildi. Babam ve tanıdığım diğer yetişkinler de merak duymaya başlamıştı. Babam beni o senenin okul dönemi Abdi İpekçi’deki basketbol kursuna yazdırmıştı. Yine o sene dört şubeden oluşan ilkokulumuzun sınıf öğretmenleri öğrencileri Ülker ve Efes maçlarına götürmeye başlamıştı. Her sınıftan yalnızca çok başarılı olan birkaç öğrenciyi seçiyor ve onlara bilet alarak stadyuma götürüyorlardı. Ben sürekli o seçilen çocuklardan biri oldum. Ancak salonda tezahürat yapmak ve kısa boyumuzdan dolayı net bir şekilde izleyememek kısa sürede maçtan kopmamıza neden oluyordu. Fakat bu apayrı bir mesele.

Ortaokulun ilk iki senesi sürekli NBATV izlerdim. NBA’ye karşı ilgim yan sınıfımızdaki çocuklarla arkadaşlığımı ilerlettiğim dönemde ortaya çıktı. O sınıftakiler hep basketbol oynarlardı ve epey de iyilerdi. Cavaliers ve Lakers fanlarından oluşan bir sınıftı. LeBron ve Kobe kavgaları ederlerdi sürekli. 2008 yılında Boston şampiyon olmuştu. Benim de o dönemler Braveheart ve Asteriks’ten kaynaklanan bir Kelt hayranlığım vardı. Takımın adı Celtics olduğu için desteklemeye başlamıştım. Sonradan iyi bir takım olduğunu anlayınca da taraftarlığımı sürdürmüştüm. 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası sonrasında liseye başlamıştım. Ve bu spor çılgınlığı lisenin ilk senesinde de sürmekteydi. Ancak pek iyi bir oyuncu olmadığımı fark ettikten sonra basketboldan yavaş yavaş uzaklaştım. NBA takip etmeyi de bıraktım.

2016 senesinde NBA2K16 oynamam dışında son 8 sene içinde basketbola dair elle tutulur hiçbir şey yapmadım. Ancak bu sene The Last Dance belgeselinin gündeme oturması ve NBA2K20 sahibi olmamla birlikte basketbol hayatıma tekrar giriş yapmış oldu.

The Last Dance belgeseli hakkında da birkaç laf ettikten sonra bu seyir günlüğünü sonlandıracağım. Belgesel Michael Jordan odaklı olmasına rağmen takımın diğer kilit oyunculara ve teknik direktör Phil Jackson’a da epey yer veriyor. Jordan, Pippen ve Rodman’ın özel hayatlarına dair detaylara da hakim olabiliyoruz. Kerr ve Kukoc hakkında diğer üçlü kadar detaya inilmese de onlara dair birkaç kritik meseleden bahsediliyor.

Takımın mentalitesini ve Bulls’un içinde dönen olayları öğrenmek için oldukça iyi bir belgesel diyebilirim. NBA takipçilerinin mutlaka izlemesi gereken bir yapım.

High Score

Seri Başlangıç Tarihi: 19 Ağustos 2020

Türü: Belgesel – Tarihi

___

Sezon Sayısı: 1/1

Bölüm Sayısı: 6

Çıkış Tarihi: 19 Ağustos 2020 (Netflix)

İzlenme Tarihi: 21 Ağustos 2020 – 25 Ağustos 2020

Oyun sektörünün gelişime dair belgeseller hep ilgimi çekmiştir. Geçen ay, Netflix in Ağustos programında neler var diye göz gezdirirken bu sınırlı seri ile karşılaştım. Listeye atmakta fayda olduğunu düşünüp hemen takibe aldım.

Video oyunları tarihini anlatırken hikayenin genel hatlarıyla ABD ve Japonya arasında gidip geliyor oluşu beni adını koyamadığım bir şekilde mutlu ediyor. İki ülkenin yaratıcı beyinleri birbirleriyle sürekli etkileşim haline bulunuyor. Bu alışveriş ve rekabet ortamı içerisinde, birbirini üstüne bir merdiven misali yığılan ve gün geçtikçe daha da göz kamaştırıcı bir hale giden oyunlara erişmiş oluyorduk.

Kültürler ve anlayışlar arası kurulan etkileşim hali, beni tarihin her alanında etkilemeyi başarıyor. Şiir de olsa, kurgusal metinlerde de olsa, plastik sanatlardan endüstriyel sanatlara değin her türlü icraat sahası diyalektik bir şekilde gelişim gösteriyor. Farklı bir tarz ile karşılaşılmadığı sürece birbirinin karbon kopyası eserler verilmeye devam eder. İletişimin yarattığı eklektik yapı bu yüzden kendi yaşamımda da hep en önem verdiğim mefhum olagelmiştir.

Belgesel altı bölümden oluşuyor olmasına rağmen benim açımdan yeniden izlenebilirliği son derece yüksek. Kendime not bırakmam gerekirse bölümlerin konuları şu şekilde:
1. Bölüm: Atari’nin doğuşu, Space Invaders’ın piyasaya çıkışı, Pac-Man’in ABD’de yarattığı çılgınlık
2. Bölüm: Nintendo’nun video oyun sahasına girişi, Donkey Kong’un çıkış öyküsü
3. Bölüm: Bilgisayar RPGlerinin yükselişi, Sierra’nın text-based öykülere grafik eklemesi
4. Bölüm: Sega’nın Nintendo ile yarışmak için Sonic ile çıkış yapışı, Oyun turnuvaları ile gençleri kendine bağlaması
5. Bölüm: Dövüş oyunları furyası, Street Fighter ve Mortal Kombat yaratılış öyküsü
6. Bölüm: Shooter oyunların popülerleşmesi, Star Fox ve Doom’un doğuşu

Netflix üyeliğimi devam ettirdiğim süre boyunca ara ara açıp tekrar izlemeyi düşünüyorum. Epey eğlenceli bir belgeseldi. Bu tarz yapımlar nereden geldiğimizi bize hatırlatmak konusunda son derece önemliler.