Vişne Bahçesi #Metin

Orijinal Adı: Вишнёвый сад (Vishnyovyi sad) (The Cherry Orchard) (1904)

Yazar: Anton Çehov

Çevirmen: Ataol Behramoğlu

Okuma Tarihi: 25 Eylül 2025 – 29 Eylül 2025

Bundan iki sene evvel soğuk bir sonbahar akşamı, iş çıkışının sırtına ve zihnime yüklediği yorgunluğa rağmen, Anadolu Yakası’ndaki mesaimi bırakıp hiç üşenmeden, yenilenen AKM’ye kadar üç aktarma yaparak gelmiş ve Vişne Bahçesi’nin tiyatro oyununu seyretmiştim.

Yazıya bu şekilde başladığım için tiyatro oyununu sevmediğimi anlamışsınızdır diye düşünüyorum. Tam olarak bu oyundan sonra Çehov ile arama mesafe koydum. Okumayı planladığım eserleri dahi listemde ilerilere öteledim.

Ancak geçen hafta iş yerinde yürüttüğümüz kitap kulübü tarafından bir sonraki okunacak kitabımız Vişne Bahçesi seçilince el mahkum bu metni aldım. Fakat işler beklediğim gibi gitmedi. Bu sefer eseri beğendim.

Değişen bir çağda, eski dönemin parazitleri olan derebeylerinin aile fertlerinin yaşadığı çaresizliği görmek düşündürücüydü. Hiçbir zaman kendi emekleri ile para kazanmamış, hiçbir meziyete sahip ve hiçbir zanaata yatkınlığı olmayan bu ailenin, ellerinde kalan tek aile yadigarı olan malikane ve onun vişne bahçesini nasıl gördüklerini eserin metninde daha iyi anlayabildim.

Onu eski dönemin bir hatırlatıcısı ve çocukluklarına dair bir hatıra olarak gören fertlerin yanında bunu bir para kaynağı, istemeseler de satıp borçlarını kapamalarını sağlayacak herhangi bir mal gibi düşünenler de vardı. Bu ikilemi ve duygusal git-gelleri deneyimlemek hoşuma gitti.

Esere puanım 6.5/10.

1923 #Müzikal

1923 müzikali el broşürü

Orijinal Adı: 1923

Yazar: Mehmet Ergen – Mert Dilek – Yekta Kopan

Başroller: Kerem Alışık – Özge Özder – Ece Dizdar

İzlenme Tarihi: 16 Mart 2025

Cumhuriyetin yüzüncü yılında izlemeyi daha çok isterdim bu müzikali. Duygusal yoğunluğumun daha yüksek olduğu ve son zamanlardaki garip olayların tesirinde kalmamış halimle tecrübe etmeyi dilerdim.

Ancak bu durum eserin ruhunu idrak etmem konusunda bir sorun yaratmadı bana. Genel itibariyle hikayeyi özetlemek gerekirse okul gezisine çıkan dört arkadaş, Bandırma Vapuru maketini izledikleri sırada zamanda yolculuk edip dört ana tarihi durak olan 19 Mayıs 1919, 23 Nisan 1920, 30 Ağustos 1922 ve 29 Ekim 1923 günlerini ziyaret ederler.

Bileti almadan evvel ekşi sözlükte hakkında ne yazılmış diye bakarken insanların çocuk müzikali olduğu yönünde yorumlarına denk gelmiştim. Eseri birinci elden tecrübe etmiş biri olarak gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki 1923 Müzikali hem yetişkinler hem de çocuklar için izlenebilitesi oldukça yüksek bir eser olmuş.

Kurgusal açıdan alınmış bazı kararları çok beğendim. Herkesin bildiği bir destanın tekrar ele alınması, farklı bir mecra ve farklı bir dokunuşa sahip olması oldukça hoşuma gitti. Olay örgüsünü Mustafa Kemal Atatürk’ün yakın çevresinde inşa edip kolaya kaçmak yerine radikal bir karar alarak Halaskâr Gazi’nin periferisinde yaşanan gelişmelere şahit oluyoruz.

Kız arkadaşımla birlikte izlemiş olmam benim için bu eseri daha değerli hale getirdi. Oturduğumuz koltuğun arkasında çocuklar olduğunu fark edince gösteri öncesi “acaba çok huzursuz davranışlar sergilerler mi” diye endişe etmiştim. Ancak sağ olsunlar müzikal boyunca uslu uslu oturup izlediler. Çıt bile çıkarmadılar.

Yer yer çok hislendim. Her ne kadar bir müzikal olsa da duygusal yönü kuvvetli bir eser olmuş. Bandırma Vapuru, Birinci Meclis’te alınan kararların halka ilanı, Büyük Taarruz Zaferi öncesi ordunun yaralı askerlerinin hali ve finaldeki Ulusa Sesleniş gözümü doldurdu. Ben her ne kadar bunu fark ettirmemeye çalışsam da yanımda oturan, tanımadığım bir çift hüngür hüngür ağladı. Kamuya açık alanda duygularını bu kadar içten ve rahatça yaşayan insanları görmek beni garip bir şekilde mutlu etti.

Müzikale puanım 7.5/10. Bestelenen müzikler daha kafiyeli ve kuvvetli sözlerle yazılabilirdi. Lakin bu hali de yeterli.

Romeo ve Juliet #Metin

romeo ve juliet verona manzaları karşısında sarılıyor

Orijinal Adı: The Tragedy of Romeo and Juliet (1597)

Yazar: William Shakespeare

Çevirmen: Özdemir Nutku

Okuma Tarihi: 7 Şubat 2025 – 18 Şubat 2025

Shakespeare elinden çıkmış en ünlü eser Romeo ve Juliet diye düşünüyorum. Belki de dünyanın en ünlü aşk öyküsü dahi olabilir. Bizim coğrafyamızda popüler olan Leyla ile Mecnun, dünyanın diğer bölgelerinde ne kadar bilinir okunur bilemem ama modern dünyada Romeo ve Juliet her dilde okunur ve her yerde bilinir.

Eseri bugüne kadar okumamış veya izlememiş olmamın sebebi aslında tahmin edileceği üzere konusunun herkesçe biliniyor olmasıydı. O meşhur mezarlık sahnesini birçok filmde, çizgifilmde, video oyunlarında hatta müzik kliplerinde bile gördük. Ben de çocukken fok balıkları ile uyarlanmış bir Romeo-Juliet animasyonu izlemiştim. Tam adı Romeo & Juliet: Sealed with a Kiss idi. Film sahnesi beni o küçük yaşımda daha aşk nedir bilmezken dahi yaralamıştı. Birçok çocuk gibi ölüm olgusu ile tanışmam Bambi ve Aslan Kral ile olmuş olsa da birbirini seven iki kişinin ölümünü ilk kez görmüştüm. Hayatını yitiren fokların gözlerini yavaşça kapayıp kayalıklara uzanmalarını seyrederken içime bir dert düştüğünü hala hatırlarım.

Perde özetleri:

  1. Perde: Mektup Romeo’ya ulaşmaz. Rahip hastalık korkusu nedeniyle tapınağa hapsedilir. Ancak haber Romeo’ya ulaşır. Bunun üzerine Mantua’dan geri döner. Juliet’in naaşı Capulet aile mezarlığında bir kabre taşınır. Kont Paris ile Romeo mezarlıkta karşılaşıp dövüşürler. Romeo, Balthazar’ı kovar. Mantua’da tüccardan aldığı zehri Juliet’in başucunda içer ve hayatını kaydeber. Juliet ilacın etkisinden kurtulup uyanır. Başucunda yatan Romeo’nun dudaklarından zehri almaya çalışır. Sonra hançeri alıp kalbine saplar ve hayatını kaybeder.
    2. Perde: Montague ve Capulet ailelerinin birbirini sevmeyişine şahit olunur. Kont Paris Capulet evine, kızları Juliet ile tanışmak üzere gelir. Bunun üzerine bir balo düzenlenir. Romeo aşık olduğu başka bir kadını görmek için oraya gider ancak Juliet ile tanışır. Ona vurulur.
    3. Perde: Balonun ardından sokakta arkadaşlarından ayrılıp Capulet hanesinin bahçesine gizlice girer. Juliet’in balkonunda konuşur birbirlerine aşklarını ilan ederler. Ailelerinin kavgalı olmasına rağmen rahibe gidip nikah kıymaya karar verirler.
    4. Perde: Juliet ve Romeo gizlice evlenir. Verona sokaklarında dolanan Mercutio ile Capulet üyesi Tybalt dövüşe tutulur. Sinsice öldürülen Mercutio’nun intikamını almak için Romeo kılıcını çekip Tybalt’ı öldürür. Romeo, hüküm gitmemek için Mantua’ya kaçar. Juliet ile son kez görüşür.
    5. Perde: Bu görüşmenin ardından Juliet ağlama krizlerine girer. Bunun üzerine babası ona Prens’in akrabası Kont Paris ile bir evlilik ayarlar. Juliet rahibe günah çıkarmak bahanesiyle gider ve ondan sahte bir ölüm kurgulamasına yardımcı olmasını ister. Rahip ona, onu kırk iki saat uykuya daldıracak bir ilaç verir. Juliet evine dönüp babasıyla barışır. Evliliğe razı olduğunu söyler. Sonra odasına çıkıp ilacı içer ve ölü hale gelir. Bu sırada rahip Romeo’ya ulaşması umuduyla bu olayı anlatan bir mektup yazar ve başka bir rahipten göndermesini ister.

Esere puanım 7.5/10. En güçlü Shakespeare eseri değil elbette ancak şiirsel yönü en kuvvetli olan diyebilirim. Balkon ve mezarlık sahnelerinin duygusal yükü ve diyalogları muazzamdı.

La Traviata #Opera

KAMELYALI KADIN KAPAK AKM OPERA SALONU KİTAP SAHNESİ

Orijinal Adı: La traviata (The Fallen Woman) (1853)

Yazar: Giuseppe Verdi

Dil: İtalyanca

İzlenme Tarihi: 25 Ocak 2025

Alexandre Dumas (fils) tarafından yazılan Kamelyalı Kadın romanının Giuseppe Verdi tarafından operaya uyarlanmış hali olan bu eserin varlığından, bileti alıncaya değin haberim yoktu.

Orijinal eseri de tüketmemiş biri olarak ne beklemem gerektiğini bilmeden sıfır kilometre bir tecrübe yaşamış oldum. Deneyimlediğim şeyden nasıl bir tatla ayrıldım diye soracak olursanız çok bayıldığımı söyleyemem.

Açılış sahnesi ve üçüncü perdede beliren koca kitap dışında ilgimi çeken bir dekor yoktu. Kalabalık şölen sahnelerinin hiçbirinde yeterli hareketlilik ve dinamizmi bulamadım.

Salonda oturduğumuz yer çok iyiydi. Faust‘ta yaşadığım AKM deneyiminin aksine sesi duymakta hiçbir sorun yaşamadım. Ancak gerçekten hikayenin neye varacağı beni bir an olsun gerçekten ilgilendirmedi.

Kapanış sahnesi gereğinden fazla uzun bir ölüm döşeği içeriyordu. Git-gelli, yükselip alçalan bir tansiyon var sahnede ancak bir seyirci olarak bana hiç geçmedi. Ortalama bir eser olarak hafızamda kalacak.

Esere puanım 6.5/10.

Vanya #Oyun

Orijinal Adı: National Theatre Live: Vanya

Yazar: Anton Çehov – Simon Stephens

Başroller: Andrew Scott

İzlenme Tarihi: 10 Ağustos 2024

Sam Yates yönetmenliğinde organize edilen Vanya Dayı uyarlaması bir sahne oyunuydu. Çehov’un hikaye anlatıcılığını pek beğenmiyorum. Haliyle onun elinden çıkmış hiçbir tiyatro oyunu ve öyküyü sevemedim.

Vanya Dayı’nın orijinal hikayesi nasıldır ve bu oyun o hikayenin ne kadarını direkt kullanmıştır bilemiyorum. Ancak yansıttıklarından gördüğüm kadarıyla son derece bayık bir senaryoya sahipti.

Hikayedeki on karakteri on ayrı insan canlandırıyor olsa bu oyunu seyrederken uyukluyor olurdum. Scott’ın oyunculuk becerisi ve sırada hangi karakterin diyalogu gelecek diye tahmin etmek beni yapıma karşı uyanık tutmayı başardı. Ancak şunu da itiraf etmeliyim ki Andrew Scott’ın her bir karakteri kendi canlandırma işi olmasa ben bu yapımı izlemezdim.

Esere puanım 7/10. Andrew Scott’ın performansını canlı deneyimlemeyi isterdim.

Julius Caesar #Metin

Orijinal İsim: The Tragedy of Julius Caesar

Yazar: William Shakespeare

Çevirmen: Sabahattin Eyüboğlu

Okuma Tarihi: 31 Aralık 2023 – 6 Ocak 2024

Roma tarihine ilgili biri olmama rağmen Julius Caesar oyun metnini henüz okumamak olmaktan büyük sıkıntı duyuyordum. Sene sonu alışverişim sırasında okumadığım Shakespeare eserlerinden bir seçme yaptım. Bu seçilmiş eserler arasında elbette Cumhuriyet’in sonunu getiren adamın büyük trajedisine de yer verdim.

Oyunun metnini baştan sona okumadığım için Marcus Junius Brutus’un nasıl resmedildiğini çok merak ediyordum. Bu oyunun ismi her ne kadar Julius Caesar olsa da esasında Marcus Brutus’un başrolde yer aldığı bir eserdir. Geçmişe öykünen ve kendini cumhuriyet idealine adamış bu soylu insanın trajik bir kahraman olarak yansıtılmış olması beni çok mutlu etti. İdeolojine ve doğrularına ters düşerse dostunu bile karşına almalısın, ancak yeri geldiğinde yiğitliğinin hakkını da vermelisin. Işte tam da bu sebeple Shakespeare’in Brutus’unu çok beğeniyorum.

Oyunun perde perde özeti:
1.Perde: Roma şehrine giriş yapan Julius Caesar’ın senato tarafından diktatör ilan edileceği haber gelir. Marcus Antonius, Caesar’a halkın içinde taç takdim eder ancak Caesar kendine hakim olur ve tacı üç defa reddeder. Bunun üzerine Cassius, Brutus’u Caesar suikastı konusunda ikna etmeye çabalar.
2.Perde: Cassius başta olmak üzere Cinna, Casca ve diğer işbirlikçiler Caesar suikastı konusunda Brutus’u ikna etmek için evini ziyarete giderler.
3.Perde: Caesar suikaste kurban gider. Brutus ve Cassius halkın önünde konuşma yapar. Brutus’un ardından kürsüye Marcus Antonius çıkar ve Caesar’ın ne kadar yüce bir insan olduğunu anlatır. Suikastçılara bilenen halk sokaklarda terör estirmeye başlar.
4.Perde: Brutus ve Cassius dostları ve ordularıyla birlikte Yunanistan’a kaçarlar. Bu sırada Octavius, Antonius ve Lepidus üçlü ittifak yaparlar. Octavius ve Antonius önderliğindeki intikam ordusu, suikastçıların üzerine yürümek için Filippi’ye yola çıkarlar.
5.Perde: Filippi’de iki ordu karşılaşır. Brutus’un ordusu Octavius’u püskürtür ancak Antonius, Cassius’a üstün gelir. Bu kaybı kaldıramayan Cassius kendi kılıcını kölesi Pindarus’a teslim edip intihar eder. Bunun haberini alan Brutus ve dostları moral kaybeder. Kaybetmeye başlayan Brutus, ölümünü kendi elleriyle getirmeye karar verir. Strato’su kılıcını tutmak için ikna eder. Böylece Caesar’a sapladığı kılıcının üstüne atlayarak hayatına son verir.

Esere puanım 8/10.

Faust #Opera

Orijinal Adı: Faust (1859)

Yazar: Charles Gounod

Dil: Fransızca

İzlenme Tarihi: 9 Ekim 2023

Bir opera insanı olmadığıma kanaat getirdim. Canlı performans söz konusu ise ilk tercihim müzikal sonra da danstan yana olacaktır. Hazır Martin Eden de okuyorken opera hakkında biraz atıp tutabilirim. Opera benim için fazla ağdalı bir sanat dalı olarak kalıyor. Büsbütün keyif aldığımı söylesem kendimi kandırmış olurum.

Bu operaya da sadece ve sadece Faust olduğu için gittim. Çünkü Faust’un orijinal eseri benim çok hoşuma gider. İkinci kısmı her ne kadar bayma eşiğinde dolandırsa da, Goethe’nin eserinin ilk kısmı bir şaheserdir. Walpurgis Gecesi tanımı o bölümleri okuduğum günden beri aklımdan çıkmaz oldu.

Gounod’un besteleyip Michel Carré ile Jules Barbier tarafından librettosunun yazıldığı Faust operası orijinal tiyatro metninden esinlenilerek hazırlanmış. Birebir aynı olaylar gerçekleşmiyor olsa da sebep-sonuç örgüleri tutarlı takip ediyor.

Üç perdeden oluşan oyunun ilk perdesinde doktor Faust öğretilerini kenara atıp Mephistopheles ile kan andı yaparak gençliğine kavuşur. Şehirde gençlerin arasında aylak aylak dolaşan Faust, Marguerite isimli bir genç kıza gönlünü kaptırır. İkinci perdede Faust ile Marguerite arasında filizlenen aşk kızın asker abisi Valentin’in gözüne batıyor ve yaşanan birtakım tatsızlıklar sonunda Valentin bir kılıç düellosunda hayatını kaybediyor. Buralar oyunun en sıkıcı bölümüydü ve uyumamak için kendimi çok zor tuttum.

Üçüncü ve son perde ise bambaşka bir meseleydi. Ben Walpurgis Gecesi ve arifesinde yaşanan olayları seyirciyi içine bu kadar çekebilecek bir atmosferde yansıtabileceklerini asla düşünmezdim. Açılışta bizi kilisede geçen bir yargılanma sahnesi karşılıyor. Gotik bir mimari ve tedirgin edici kukuletalı figüranların bulunduğu sahneye papaz kılığındaki Mephisto dahil oluyor. Çocuğunu öldürmekten dolayı idama mahkum edilen Marguerite’i zindanda ziyarete gelen Faust sevdiği kadının kendisinden uzak durmasını istemesi üzerine çaresizliğe kapılır ve yere çömelir. Bunların peşinden ‘Kurtuldu’ nidaları duyulur. İsa’nın tekrar dirildiği haberi gelir. Mephisto sahnenin ortasındaki satanist sembollerin olduğu yere gelir ve o esnada tavandan ayaklarından bağlı aşağı sarkıtılan başsız bir beden indirilir. Çığlıklar, kargaşa ve dehşet ile oyun son bulur.

Esere puanım 8/10. Üçüncü perdenin tek başına tertemiz bir 9 puanı olmasına rağmen ilk iki perde beni neredeyse uyutacaktı.

Vişne Bahçesi #Oyun

Orijinal Adı: Вишнёвый сад (Vishnyovyi sad) (The Cherry Orchard) (1904)

Yazar: Anton Çehov

Başroller: Volkan Severcan – Gülen Karaman

İzlenme Tarihi: 4 Ekim 2023

Oyun bayağı kötüydü. İşten çıkıp gelmiş olmanın verdiği yorgunluk da üzerine eklenince hikayenin ilk yirmi dakikasında bir iki defa uyukladığım dahi oldu. Kendime engel olamadım.

Oyunculuklar öyle muazzam olmamakla birlikte, hiçbir karakter akılda kalıcı bir nitelik de taşımıyordu. Yaklaşık iki saatimi heba etmiş hissediyorum. Ne draması dramaya benziyor, ne komedisi komediye. Ne gülebildim ne de ağlayabildim. Her şeyiyle bana arada kalmışlık ve yarım bırakılma hissi yaşattı. Zevksizdi.

Oyuna puanım 5.5/10.

Bir Yaz Dönümü Gecesi Rüyası Müzikali #Müzikal

Orijinal Adı: Bir Yaz Gecesi Rüyası

Yazar: William Shakespeare

İzlenme Tarihi: 22 Eylül 2023

Hayatımda ilk kez bir oyun sezonunun açılış temsiline tanık oldum. Yüzlerce defa provası yapılan figürlerin ilk kez seyirci ile buluşacağı o anın yarattığı heyecan çok başkadır. Seyirciden aldığınız en ufak bir reaksiyon bile sizin içinize işler. Ancak her şey son alkışı duyana kadardır. Yağan bir yağmur gibi şakıyarak yükselen o sesi duymanın yarattığı hissi başka hiçbir şeyde yaşayamazsınız. Özel bir andır.

Bir Yaz Gecesi Rüyası, William Shakespeare’in eserleri arasında Fırtına ile birlikte sahneye uyarlanması en çeşitlilik gösterebilen oyundur. İkisinin de başlangıcında karmaşanın hakim oluşu ve türlü büyülerin sergilenmesi, bu temsillerde insanın yaratıcılığını konuşturması için olanak sağlamaktadır.

Her modern Shakespeare uyarlamasında olduğu gibi bu müzikalde de kostümler, dekorlar ve kullanılan müzikler yaşadığımız dönemin içinden seçilmiş. Klasik edebiyat eserlerinin ele alınırken farklı dönemlere de uyum sağlayabilecek şekilde evrilebilmesi benim her zaman hoşuma gitmiştir.

Oyunu izlememe vesile olan arkadaşım Ezgi Çorapsız Titania’nın perilerinden Hardal Tohumu’nu canlandırıyordu. Kendisinin oyunculuğunu ve dans performansını beğendiğimi özellikle belirtmek istiyorum.

En akılda kalıcı oyunculuk sergileyenler Hermia rolündeki İlke Öztürk, Helena rolündeki Eylül Başoğlu, Oberon rolündeki Cüneyt Üstün ve Nick Bottom rolündeki Burak Sevinç idi.

Oyuna puanım 8/10. Yaklaşık 2.5 saatlik son derece eğlenceli bir müzikaldi.

Bir Delinin Hatıra Defteri #Oyun

Orijinal Adı: Bir Delinin Hatıra Defteri

Yazar: Nikolay Vasilyeviç Gogol

Başroller: Burak Öngel

İzlenme Tarihi: 11 Haziran 2023

Bana göre deli rolü yapmak hiç de oyunculuk kanıtlayan bir icra yöntemi değil. Deli bir insanın öngörülemezliği ve ne yapsa yeridir modunda karşılık verilecek olması bu karakter stereotipini benim gözümde canlandırması kolay bir hale getiriyor.

Bu oyunda da tek kişilik bir deli performansı izlediğimiz için hiç ama hiç etkilenemedim. Hatta oyunun ortalarında bir yerde 3-5 dakikalığına gözlerimi dinlendirmişim dahi oldu. Epey sıkıldım.

Esere puanım 6/10.